Orhan Pamuk'un diger tum kitaplarini okumus ve sevmistim. Evet, Kara Kitap ve Yeni Hayat agirdi, yazar ne anlatmak istediydi, ben ne kadarini anladiydim bilemem ama sevdiydim.
Benim Adim Kirmizi degisik bir yapit olmus. Kara Kitap ve Yeni Hayat kadar agir, "bunaltici" degil. Ama ne yazik ki, onlar kadar masalsi da degil. Masalsi bi yani varsa bizim bilmedigimiz zamanlarda, artik asinaligimiz kalmamis bir kulturde falan gecmesinden kaynaklaniyor hikayenin. Onun disinda mistik bir yani yok.
Bilmeyenler icin arka plani vereyim, 1600'ler mi desem, oyle bir zamanlar, Istanbul. Osmanli kulturu, hat sanati, nakkaslar, sanki bi ucundan baslamis olan batililasma tartismalari..
On fonda ise her bolum degisik bir karakterin (ki karakterlerin arasinda insanlardan baska, esyalar, oluler, resimler de bol bol var) anlattigi surukleyici bir hikaye. Kimi yerler gerek siddet gerek erotik icerik acisindan kirmizi noktali. Asil 'kiz oglana varacak mi' ve 'katil kim' lezzeti var kitapta ki, eline aldigi gun bitirmeyene askolsun.
Iki tane elestirim var kitapla ilgili. Birincisi su: Iddia ediyorum ki Orhan Pamuk bu kitabi Turk okuyuculari icin degil Batili okuyuculari icin yazmis. Olaylarin anlatim tarzindan, bizlere az bucuk asina gelecek noktalari tekrar tekrar vurgulamasindan, (islamda birden cok "hak" mezhep olup, bunlarin kimi hukumlerinde farkliliklar icerdigi mesela) olaylarin orgusune ve genel resmine bir katki yapmayan ama Sultan Ahmet meydaninda fotograf makineleriyle dolasan bir insana enteresan gelebilecek ayrintilari ballandira ballandira anlatmasindan (dunden kalma, ama hala citirligini koruyan bir ispanakli borek cikardi bana, ogle icin yumurtasi bol terbiyeli ve sevdigim gibi erikle hafifce eksitilmis kuzu eti yahnisi hazirliyordu; kalbini kirmamak icin bekleyip taze ekmekle birlikte iki dolu kepce yedim. Guzel bir uzum hosafi da kaynatmis, hic cekinmeden gul receli isteyip, bir kasik guzelce hosafa katip, bastirsin diye ictikten sonra...) bence baska bir sonuc cikarmak mumkun degil.
Tabii, iddiam dogruysa bile bu birsey gostermez; isteyen istedigi kesime hitap eder, kime ne! Yine de, bir kere o duyguya kapildiktan sonra kitap benim icin azicik tatsizlasti. Kitabi okuyorum, ama kahramanlarin degil Orhan Pamuk'un sesini duyuyorum: "Yaa, iste boyle. Bakiniz, bir zamanlar bizim simdi dusundugumuzun tam tersini dusunen insanlar varmis. Ne ilginc degil mi? Bakiniz, bir zamanlar bir toplumda ayip olan uslup sahibi olmakmis, yaa"
Ikinci elestirime gelince.. Aslinda bunu soylemeye hakkim oldugundan emin degilim. Kitabi elimden geldiginde dikkatli okudum, ama paragraflari didik didik etmis, notlar tutmus degilim. Konu, su 'katil kim' bilmecesi. Orhan Pamuk zeki bir insan ve bilmeceleri seviyor. Insana kendi hazirladigi bilmece kolay gelir, onu da bilirim. Diyecegim su ki, ya Orhan Pamuk okurlarina fazla guveniyor bilmecelerini cozebilme yetenekleri hakkinda, ya da ben bu konuda hedef kitlesi icinde degilim. Kara Kitap ve Yeni Hayat'ta da ayni sey olmustu, ama orada arka planda cok da iyi anlamadigim yogun bir felsefi tartismalar vardi, o nedenle fazla ustunde durmamistim. Burada oyle bir sey de yok, peki niye bilemedim katili? Hayir, icimden kotu kotu sesler yukseliyor, aslinda ortalikta bilmece falan yoktu, hatta, kimbilir, Orhan Pamuk da kitabi yazmis bitirmistir, sonra adaylarin icinden nispeten az suphe cekecegini dusundugu birisini katil yapivermistir diye.
Yanlis anlamayin, kitabi Agatha Christie okur gibi okumadim tabii ki, belki dogrusu oyle 'katil kim' diye kafayi hic takmadan diger yerleri dusune dusune okumaktir, olabilir; ama hele son iki kitabini dusununce, (Yeni Hayat'ta acik acik uc soruluk 'dikkatli okur' testi yapmadi mi, Kara Kitap'ta gizlenmis akrostis yok muymus?) bu kitapta da 'katil kim' bilmecesinin (psikolojik veya daha iyisi uslupla ilgili) az bucuk inandirici bir yaniti olmasini bekliyor insan.
- Sayin Pamuk, para verdim, kitabinizi aldim, ilgiyle okudum. Ancak katil kim bilmecenizin nasil cozulmesi gerektigini bulamadim. Bir okurunuz olarak, veya urettiginiz urunu satin almis bir tuketici olarak size basvuruyorum, lutfen beni bu konuda aydinlatir misiniz? Saygilarimla
Ozellikle nakis ve islamin nakisa bakis acisi hakkinda cok merakli bilgiler edindim, ve o konularla ilgili oyku ve tartismalari cok sevdim. Islam felsefesi eski Yunanlilar icinde en cok Platon'dan etkilenmis diye duymustum. '(nakkaslar) kendi gozleriyle gordukleri alemi degil, Allah'in gordugu alemi resmetmeye calisirlar' cumlesi veya 'ben bir agacin kendisi degil, manasi olmak istiyorum' diyen bir agac resmi ile Platon'un formlari arasinda direk bire bir iliski olsa gerek.
Uslubu olmamasiyla ovunen nakkaslar da son derece ilgincti tabii. Karsiti Bati bireyciligi/humanizmi, karsitinin karsitini bilmek daha zor: burada uslup esittir kusur olmus, "Allahin gordugu sekliyle gormek" varken alemi kendi kusurlu kul gozumuzle gormek asagilik olmus, artik kimbilir Cin'de taoizm mi olmus, Hindistan'da budizm mi olmus, hatta bir bakima Newton sonrasi Avrupasinda determinizm mi olmus.
Evet, henuz okumadiysaniz okumanizi oneririm. Tabii mesela Yasar Kemal'in Cukurova'yi anlatmasi gibi degil; ne olsa ikinci elden, kitaplardan okunarak ogrenilmis bir dunyanin anlatildigini hissediyorsunuz. Karakterler de cok inandirici gelmedi bana, Sekure, Kara, Eniste biraz fazla akilli, fazla cingozdu. Kara disinda erkeklerin istisnasiz hepsi az bucuk oglanciydi vesaire. Ama iste heyecanli merakli bir tarihi roman.
Bir de surprizle bitiyor kitap, meger yazarimiz da karakterlerden biri degil miymis? Bir tek hata var, bence Orhan Pamuk kitaptaki karakterlerden biri olacaktiysa padisah olmaliydi:
- Bakin ey Avrupalilar, ne kadar degisik ne kadar koklu bir kulturumuz var degil mi, ne ilginc ne degisik degil mi?